İSAR Tıp ve Ahlak Çalışma Grubu’nun tıbbi ve fıkhi meseleler kapsamındaki tartışmalı ilmi toplantılarının üçüncüsü olan Hayatın Sonuna Dair Fıkhi ve Tıbbi Meseleler başlıklı çalıştayı 9 Haziran 2012’de gerçekleştirildi. Disiplinler arası bir tartışma ortamı sağlayan bu çalıştayda hayatın nihayetlenmesi konusu fıkıh ve tıp perspektifinden enine boyuna ele alındı.
Beyin ölümü, intihar, yoğun bakım, ötenazi, ileriye dönük talimatlar gibi başlıkların tartışıldığı toplantı iki oturum şeklinde ilerledi. Prof. Dr. Recep Şentürk ve Prof. Dr. İhsan Karaman’ın açılış konuşmalarının ardından ilk oturum başladı.
Yoğun Bakımda Hayatın Sonu
Dr. Öğr. Üyesi Hakan Ertin’in başkanlığını yaptığı birinci oturumun ilk konuşmacısı “Yoğun Bakımda Hayatın Sonu” başlıklı
tebliğiyle Prof. Dr. Hüseyin Öz idi. Öz, sunumunda yoğun bakımda daha çok pratik zeminde yaşanan problemlere sorunların etik yönünü de ele alarak değindi.
Birinci oturumun ikinci konuşmacısı Medipol Üniversitesi Nöroloji Ana Bilim Dalı öğretim üyesi Doç. Dr. Lütfi Hanoğlu’ydu. “Nörolojik Açıdan Hayatın Sonu” adlı tebliğinde bir çok ölüm tanımlaması olduğundan bahsetti. Modern ölüm tanımının beyin ölümü şeklinde olduğunu ve sorunların bu noktadan çıktığını belirtti.
Nörolojik Açıdan Hayatın Sonu
Beyin ölümü konsepti ve insan ölümü yargısı farklı ontolojik ve epistemolojik alanlarda vuku bulmaktadır
İlk oturumun son konuşmasını Almanya Mainz Üniversitesi Tıp Etiği, Tarihi ve Felsefesi Ana Bilim Dalında öğretim üyesi olan
Prof. Dr. İlhan İlkılıç yaptı. Beyin ölümü demek yerine, kriterlerinin değişebilirliğini göz önünde bulundurarak beyin ölümü konsepti demeyi tercih ettiğini belirtti. “Beyin ölümü konsepti ve insan ölümü yargısı farklı ontolojik ve epistemolojik alanlarda
vuku bulmaktadır” diyen İlkılıç, gerçek manada ölüm algısının bilimsel çerçeveyle sınırlı kalamayacağının altını çizdi. Tartışma bölümünün ardından ikinci oturuma geçildi.
Prof. Dr. Mürteza Bedir’in başkanlığında gerçekleşen ikinci oturumun ilk konuşmacısı Kuveyt Evkaf Bakanlığı’nda ilmi müsteşar olarak çalışan ve aynı zamanda Dünya Alimler Birliği üyesi olan Masoud Sabri idi. Beyin ölümünü şer’i manada ölüm olarak kabul etmeyen Sabri, bu görüşünün gerekçelerini tıbbın beyin ölümü kriterleri üzerinde ittifak halinde olmamasına dayandırdı. Son olarak yoğun bakım cihazlarının hastadan çekilmesi konusunda ulemanın birçok görüşe sahip olduğuna değindi ve kendi kanaatine göre beyin ölümü gerçekleşen bir kişiden bu cihazların alınmasının caiz olduğunu söyleyerek sözlerine son verdi.
Tıbbi anlamdaki beyin ölümü şer’i manada ölüm değildir.
Fıkhi Boyutuyla Ötanazi
Oturumun ikinci konuşmacısı Medeniyet Üniversitesi Din Kültürü bölümünde araştırma görevlisi olan Dr. Tuba Erkoç idi. Erkoç “Ötenazi” isimli tebliğinde ötenazinin mahiyetine, fıkhi boyutuna ve ötenazi ile ilgili tartışmalı meselelere değindi. İslam’ın hayatı ve insanı yorumlamasından hareketle ötenazinin karşısında durduğunun altını çizdi.
Oturumun üçüncü konuşmacısı “İleriye Dönük Talimatlar” isimli tebliğiyle Dr. Merve Özdemir idi. Özdemir, tebliğinde kişi kendi hayatı hakkında karar verebilir mi sorusuna cevap aradı.
İleriye Yönelik Talimatlar
İntihar
Son konuşmacı olarak İstanbul Üniversitesi’nde doktorasını yapan Salih Eser söz aldı. “İntihar” isimli tebliğini dinleyicilere sunan Eser, insanın ahiret ahkamı ile ele alındığında bir emanetçi pozisyonunda olduğunu söyleyerek tebliğine başladı ve intiharın çözümüne yönelik tutumlarımızı seküler bir bakış açısıyla belirlemek yerine maneviyat temelli bir eğitim ve bilinçlendirme çalışmaları yapmak şeklinde bir tavır almamızın ne denli önemli olduğuna vurgu yaparak tebliğini sona erdirdi. Tartışma ve genel değerlendirme oturumlarının ardından çalıştay nihayete erdi.